DOLAR
32,5531
EURO
34,8789
ALTIN
2.433,96
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
29°C
Mersin
29°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
26°C
Cuma Az Bulutlu
25°C
Cumartesi Az Bulutlu
27°C
Pazar Çok Bulutlu
28°C
11.01.2022 18:15
700
A+
A-

Hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tartışmasını içeren kavram. Devlet sistemlerindeki yorumlara göre, tiran, kral, devlet başkanı, devlet yöneticisi gibi yönetim gücünü kullananların bu gücü kullanmadaki ustalıkları ile toplumun bütünleşmesi durumu.

Daha basit ifade edelim mi? Günümüzde hiç kimsenin var olduğuna inanmadığı olgu. Daha eskilere gidelim mi? En eskilere. Henüz adalet diye bir kavramın olmadığı, buna ihtiyaç duyulmadığı zamanlara gidelim. Henüz birlikte yaşamak zorunda değiliz, henüz bir yerlere bağlı olmak zorunda da değiliz. Bizi buna ikna etmeye çalışan kimseler çıkmamakta henüz ortaya ve biz henüz “yeterince” kalabalık değiliz. Daha güçlü, daha zengin, daha bilgili olan birileri yönetmiyor bizleri. Yaşam kendi yaşamımız, yediklerimiz bizim. Toprak hepimizin toprağı ve gökyüzü bizim. İnsanlar, hayvanlar ve bitkilerle bile iyi geçiniyoruz aslında. Ezberletilmiş etik ya da adalet kuralları yok. Tamamen içgüdülerimiz ve tamamen duygularımızla hareket ediyoruz. Bir şey iyi ise iyi, kötü ise kötü. Kimseye bilerek zarar vermeden, geçinip gidiyoruz aslında. Hak hepimizin hakkı olduğu için kimseler de “hakkımızı gasp” etmiyor.

Bizi bir arada bulunmaya zorluyorlar sonra. Çünkü korkmalıyız. Çünkü bize saldıracaklar, bizi öldürecekler ve biz “hakkımızı” savunmalıyız. Korkmalılar bizden. Bizim “haklarımız” elimizden alınacak olursa onlara saldıracağız.

Neden?

Cevabı basit.

“Adalet” için.

Bir arada yaşamanın bir parçası olarak, adaleti tesis etmek adına payımıza düşeni verdikten sonra, belli etik, dini, felsefi ya da kültürel kurallar gereği bize neyin adil ve neyin değil olduğu öğretilecek ve biz birbirimize karşı bu kurallar doğrultusunda hareket edeceğiz. Genellikle yaşanan bir olayın ya da bir çeşit anlaşmazlığın çok arkasından gelen karmaşık cümleler içerisinde hakkımızı aramaya koyulacağız ancak bunu yaparken de hiçbir zaman kendi haklılığımız üzerinden hareket edemeyecek, bunun yerine karşı tarafın haksızlığını savuna duracağız. Böylece haklılığımız ortaya çıkacak ve adalet tesis edilecek.

Ortaya atılan tüm kavram, kural ve etik değerlerin, aslında dünya üzerinde git gide kalabalıklaşarak süre giden insanlığın “terbiye” edilmesi adına din, felsefe, bilim ile hizaya getirilmesine sadece seyirci kalabileceğiz. Birileri bizlere söyleyecek, bizler kabul edecek ve sonrasında sadece uygulamalarının içerisinde yalnızca birer oyuncu olarak rolümüzü üstleneceğiz. Hatta tüm bunları yaparken geniş açıdan bakmaya ihtiyacımız falan da yok. Bu öylesine doğal bir dürtüdür ki ev içerisinde kardeşler, ebeveynler arasında bile yazılı adalet ve hak tanımlarının yaratmış olduğu ve belki de yok etmiş olduğu hak güdümüz ile sürekli ve sonsuz çelişkiler ile karmaşalardan başka pek bir şeye yaramamaktadır.

Daha eskilere gidelim mi? En eskilere. Duygularımız, dürtülerimiz ve aklımızla henüz davranabildiğimiz o ilk zamanlara gidelim. Kavramın ortaya çıkarılmasına, sonrasında bunu belirtmek adına cümleler yazılmasına, sonrasında bunu savunmak adına önderler oluşmasına, sonrasında bunu korumak adına silahlanmaların başlamasına henüz gerek olmadığı zamanlara.

Ta o en baştaki, vicdanlı, saf günlerimize dönelim.

Kimselerin düşüncelerimizi ya da savunularımızı tartmadığı günlere dönelim.

Hakemin gözlerinin kapatılmadığı, hakeme dahi ihtiyaç duyulmayan o günlere.

Hepimiz haklıydık aslında.

Başkalarında haksızlığı aradıkça hakkımızdan olduk.

Dönüp sonra dedik ki:

Adalet istiyorum.

Adalet nerede?

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.