DOLAR
32,5180
EURO
34,7833
ALTIN
2.420,34
BIST
9.750,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
29°C
Mersin
29°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
26°C
Cuma Az Bulutlu
24°C
Cumartesi Az Bulutlu
27°C
Pazar Az Bulutlu
27°C

Tuhaf zamanlar iklimi…

11.02.2022 10:14
639
A+
A-

Hangi AHların bedelidir bize kalan bilinmez;

Tuhaf zamanlarda yaşıyoruz; hayra çıkmaz düşler gibi.(*)

Ağır bir karabasanın pençesinde; pervasız ve sinsi!.

Gel gör ki sanki bir kan uykusu bizimkisi.

21.yüzyıl Türkiye’sinde düpedüz açlıkla, soğukla terbiye edilmeye çalışılan  kesimlerin yeterince çıkmıyor sesi.

Kendi içimde de tuhaf zamanlara savruluyorum, yalan değil; ağız-dil vermez suskun dönemlere.

 “Artık bu uğursuz kuşatmaya ses verecek cümleleri kuramıyorum; sözcüklerim kayıp” diyerek daha önceleri de yaşasam da yazma da tıkanmayı, bu başka türlü!.

Vazgeçiş değilse de bir içe kapanış; kim bilir, belki de adım adım gelmekte olana dair, sözü erken tüketmenin sonunda.

Belki bir küsme; toplum olarak bu kabullenişe, boyun eğişe.

Sanki mümkünmüş gibi.

Küssem kim duyacak, küsmesem kim halbuki?

Hiç işte. –söz olasıya derdi annem- Kendimce.

Söz bitip, yürek tükendiğinde.

Mihnetle geçen ömrün, bu son deminde…

Yandığım şu ki, “Yârin yanağından gayrı her yerde, her şeyde, hep beraber diyebilmek için”  sevdalanıp o soylu düşe,tam elli yıl öncesinde;

Barıştan, Eşitlikten, Birlikte üretip- Hakça paylaşımdan yana yol almak varken,

Başka bir deyişle sınıfsız- sömürüsüz bir düzen umarken,

Onca bedeller ödenen ülkede,

Bugünün gerçeğinde; gericiliğin, kör inancın, gösteriş ve kibirin sığlığında geldiğimiz yere!..

Geçtik ileri demokrasinin nimetlerine erişmeyi, en temel insan haklarını talep etmenin gazla, jopla, gözaltı ve yargılanmalarla karşılık bulan türlü bedeli var artık.

Anayasamızın baş şiarı Laik- Demokratik- Sosyal Hukuk Devletinin yerinde her gün daha fazla yeller esmekte. En çok ta kadınlar aleyhine!.

 “Nerede, nerede, nerede, biz nerede yanlış yaptık?” İlk başta sitemim, ben diyeyim seksen, siz deyin son yirmi yıldır ülkemizi adım adım karanlığa çeken bu ortaçağcı kuşatmaya karşı tehlikeyi görüp, bir araya gelemeyenlere!

Kimi aymazlık, kimi ihanet, bazıları  makam-koltuk peşinde.

Kim ne derse desin, bu uğursuz serüvenin son dönemecindeyiz şimdi!.

“Bir tek öleceğim günü bilmem” derdi annem, önsezilerinde haklı çıktığında.

Görürsün tehlikeyi, yapmayın, etmeyin, inanmayın dersin dilin döndüğünce, elin kaleme vardığınca. Onca namuslu- yurtsever sanatçı, aydın, gazetecinin yanında,-kendi çapımca-

Olmadı, gözünü kapatıp bin kaygıyla beklemek, bazan da küsmek düşer sana sonunda.

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi bile olmamış, o başka!.

O zaman,  biz de bir mesel verelim en azından,küstüğümüz yerden.

Aileden bir büyüğümüz sık sık küsmesiyle bilinirmiş; yerli yersiz, olmadık yerde.

Küsme anı tam da yemek zamanına denk gelmiş birinde.

Hane halkı kalabalık, yer sofrasına dizilmiş. Gel, otur diyerek minnet eden de olmamış buna.

Sahanın birine yemekten birazcık ayırıp koymuşlar yana.

Bizimkinin gözü sofrada; küskünlüğü bozup oturmayı gururuna yedirememiş.

Bakmış, bakmış sofraya doğru seslenmiş: “Ben yemeye yemem de, bu hisseyi kime bıraktıysanız az bıraktınız.”

O hesap, ben küssem de, küsmesem de siyasetin gündemi durmadan coşup çağlıyor. Ne yana baksam, can evimden vuruluyorum!.

Yaşamaktan yana bende vakit geç olsa da, bu güzel ülkede aydınlık içinde, çağdaş biçimde yaşamalarını  can-ı gönülden istediğim torunlarım var benim.

Çocuklarımız; “Her biri vazgeçilmez cihan parçası.” -Ahmet Arif-

**

Her yanı saran zulmün, sömürünün son kertesinde; zalim ise bildiğinden şaşmıyor.

Elbette güzel şeyler de yok değil, umut da çok:

Pek çok yerde insanlar, yüz yüze bırakıldıkları derin yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı karşısında, insanca yaşam için hak arama peşinde.

Zira, bıçak kemikte!.

Kurye, depo ve kargo emekçileri başta olmak üzere, birçok çorap, iplik fabrikası işçileri, otomotiv ve başka sektör çalışanları düşük ücret tekliflerine karşı onurlu bir direnişte.

Demek istediğim:

“Hava döndü işçiden, işçiden yana esiyor yel.

“Bahar yakın demek ki mevsim böyle kışladı.- -Cem Karaca-

İş ki, insanlar haklarının bilincine ersin, elde etmek için birlik olsun.

Ne mi olur, o zaman?

Tut ki,

“Bir güzel orman olur yazılarda

iklim değişir, Akdeniz olur.” -Sezen Aksu-

Bu kar-kış-fırtına hep sürecek değil ya,

İllâ ki olur…

(*) Eski bir Çin atasözü olduğu söylenir

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.