DOLAR
32,3182
EURO
35,1213
ALTIN
2.298,63
BIST
9.047,37
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
24°C
Mersin
24°C
Az Bulutlu
Cuma Açık
26°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
25°C
Pazar Az Bulutlu
23°C
Pazartesi Açık
23°C

Kadın özgürleşmeden insanlık özgürleşmez

26.05.2021 12:40
512
A+
A-

Çok değil daha bir yıl öncesine kadar  dünyanın her bir tarafında yaşanan cinsiyet, cinsel yönelim, sınıf, ırk ve inanç eşitsizliğine; kadının ve çocuğun maruz kaldığı tecavüz, taciz ve  şiddet vakalarına; ekonomik krizlere, artan enflasyon oranlarına, işsizlik, hayat pahalılığı ve ağırlaşan yaşam koşullarına karşı derinden derine bir itiraz, dişi bir öfke yükseliyordu.

Meksika’da erkek şiddeti sonucu ölen kadınların ardından başlayan sokak eylemleri ile anaysa mahkemesi ateşe veriliyordu….

Polonya’da kadın bedenini denetim altında tutmak isteyen sistemin kürtaj yasasına karşı büyük grevler ve sokak gösterileri düzenleniyordu…

İran’da kadınlar, belki de ilk defa bu kadar cesurca İslamcı – faşist molla hükümetine karşı çıkıyordu…

Lübnan, Tunus ve Bangladeş’te kadın işçiler cinsiyet ayrımcılığına, ağır yaşam koşullarına, hükümetlerin faşizan uygulamalarına karşı erkeklerle birlikte mücadele kararı alırken, Rojava’da yine bu kadınlar sömürüye ve işgale karşı özgürlük mücadelesinde ön saflarda yer alıyordu…

Afrikalı kadınlar, emperyalist kan emici batılı ülkelere, “Kıtamız hammaddeleri ancak bizi ve çocuklarımızı besleyebilir, emperyalist haydutları değil!” diyerek seslenirken…

Hindistan’da işçi grevlerine kitlesel katılımlarıyla destek veren kadınlar, Şili’de yeni ve demokratik anayasa talebiyle yeri göğü inletiyordu…

Fransa’da emeklilik reformuna karşı mücadeleyi örgütleyen kadınlar İsviçre’de 28 yıl sonra ilk defa sokağa iniyor, grevler düzenliyor, kadının çalışma hayatının dışına itilmesine, erkeğe yardımcı konuma getirilmesine ve kadın emeğinin düşük ücretlendirilmesine karşı şiddetle dur diyordu…

Evet, daha bir yıl öncesine kadar…taa ki emperyalistlerin doğası gereği, krizlerle militan hareketlere set vurma, ideolojik kafa karışıklığı ile bu hareketleri bölme ve anti-demokratik uygulamalarla yok etme geleneğine kadar…

Ve Pandemi…

Ve COVID-19 salgını krizi…

Aslında yaşadıklarımızın münferit olmadığını çok iyi biliyoruz.

COVID-19 salgını ile birlikte kendini iyiden iyiye hissettiren dişi kaynaklı bu kitlesel protesto dalgasına kement vuruldu.

COVİD-19 salgını ile birlikte tecrite dönen yaşamımızda kadının ev içi yükü ile birlikte maruz kaldığı şiddet de arttı.

Zaten sistemli bir şekilde sıradanlaşan, değersizleşen kadın, bu süreçte iyiden iyiye kaderine terk edildi, patriarkanın erk cehennemine hapsedildi.

Pandemi döneminde kadının kapandığı o evler, öldürülen kadınların %75’nin cinayet mahalliydi. Resmi kaynakların verilerine göre bu bir yıllık süreçte dünya genelinde erkek şiddetinde %30’luk bir artış yaşandı.

Kadınlar için coğrafya farklı, ama yaşadıkları aynı. Erkekle birlikte yaşamak zorunda olduğu ağır yaşam koşullarına ek olarak evde, sokakta, işte, yolda, okulda yaşadığı eşitsizlikler ve artan erkek şiddeti gösteriyor ki, pandemi sonrası kadının sırtındaki yük daha bir ağır.

Bu durumda kadına düşen belli.

Yılların mücadelesiyle kazanılmış hakların uygulanmasında diretmek, hayatından ve haklarından vazgeçmeden kaldığı yerden tüm ideolojik tartışmaları dayanışma içine alarak mücadelesini kitlesel harekete dönüştürüp devam etmektir.

Ve Erkekler…

Ve demokratik toplum pragdigmasını savunan siz erkekler…

Bilin ki; kadın mücadelesi, duyduğunuzda tüylerinizi diken diken eden o feminist kadın harekatı sınıfsal üstü bir harekat değildir aksine bu, cins mücadelesi ötesinde sınıf mücadelesinin ta kendisidir.

Bilin ki; ne işçi, ne patron, ne köylü, ne şehirli…asıl kadın sorunudur tarihin ilk sınıflaşması.

İlk işgal, ilk mülk edinim kadın bedeni üzerinedir. İlk köleleştirme evde başlar ve kapitalist sistemin temeli, kadın emeği hakkının zaptı ile ilk evde atılır.

Ve bu durumda erkek üzerine düşenin bilinci ve dayanışmacı bir mücadele ile kadının yanında olmalı, kadınla birlikte bunun mücadelesini vermelidir.

Unutmamalı ki, ben olmadan olmaz!

Unutmamalı ki, kadın özgürleşmeden insanlık özgürleşmez!

Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2021 17:14
17.08.2021 19:11
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.